20 Nisan 2017 Perşembe

Hayal Et, Özgür Yaşa!..

Tarihe Not;




Her insanın bir hayali vardır.. E tabii ki benim de eskiden bir hayalim vardı..

Müstakil bir ev, yemyeşil bir çim, bir köpek.. Garajda bir araba, her gün yıkıyorum.. Bir eş, hayat arkadaşı.. İlişkimizin en güzel hediyesi, bir erkek evlat..

Evin içinde bir çalışma odası, yerler siyah granit, duvarlar siyah.. Belki de bir kaçış odası, dinlenmek için..

İnsan büyüdükçe ufku açılır, hayallerinin peşinden koşar..

Koşar koşmasına ancak biraz da büyürken yaşadıkları da yol gösterir kendine.. Ne kadar tecrübe edinirse, ne kadar çok şey yaşar ve ne kadar ders çıkarırsa o kadar güçlü olur..

Ben hayallerimden vazgeçtim.. Güçsüz olduğum için değil, aksine güçlü olduğum için zor bi gelecek hayali kuruyorum..

Ve yeni hayalim;

Çok daha özgür, daha çok doğa, koşturmacası az olan bir hayat..

İnsan tuttuğunu koparmalı, istediği şeye sahip olmak için çalışmalı, çaba sarf etmeli.. Nasıl ki hayalini kurduğum motosiklete sahip oldum..

Bu yeni hayalime de kavuşacağım, başaracağım! Bu acımasız hayatta, bazen insan istediği şeyi yapmalı, kurallardan sıyrılmalı, riske atmalı..

Yazdım!..

 

 

26 Ağustos 2016 Cuma

Boğazın Prensi : Lüfer!

Hepinize Merhaba,

Öncelikle sizlere ufak bir video ile giriş yapacağım.




**Video Mert Gökalp'e ait.. Kendisinden izin almadım ancak alıntı vereceğim için kendisinin kızmayacağını düşünüyor, sonuna kadar desteklediğimi belirtmek istiyorum..


http://www.mertgokalp.com/

https://vimeo.com/user4026630

 

Baba mesleği balıkçılık, ortaokuldan beri tüm arkadaşlarım beni "the Balıkçı" olarak bilir, hayalim ileride bu isimle bir işletme sahibi olmak.

Küçüklüğümde, hafta sonları dükkanımıza gider, balıkçılığın o en cafcaflı döneminde ayak altında dolaşır, suyun, buzun, tuzun içerisinde balıklar ile oynardım..

 

Üniversite yıllarında, ders bitimi yine dükkana gider babama ve elinde büyüdüğüm personele yardım ederdim.. 

Üniversiteyi bitirip, özel sektörde iş hayatına başladığımda da yine dükkanımızı ihmal etmez, mesai bittikten sonra balıkçımıza gidip balık satar ve babama yardım ederdim..

Kız arkadaşım varken bile, hafta sonları "öğleden sonra buluşalım" der, balık sezonunda iş yoğun olduğu için dükkanımıza gidip balıkların içerisinde günde en az 200-300 müşteri ile muhatap olur, balık satardım..


Babam 33 senedir, Cumartesi - Pazar günleri olmaksızın, bayramlarda sadece 1-2 gün kapalı olarak tabiri caizse senede en kötü 360 gün işinin başında, Balıkçılık ile uğraşıyor..

 

Kısacası, biz bu işten ekmeğimizi kazanıyoruz..

Ben ise 30 yaşındayım ve her sene maalesef balık çeşidi ve miktarının azaldığını bizzat gözlemliyorum.

Babamın gözlemlerini, tecrübelerini siz düşünün artık!..

 

Gelelim konumuza...

 

Lüfer;

*Denizlerin kraliçesidir..

*Balıkların en hası, en lezzetlisi, en kıymetlisidir..

Yediğimiz Çinekoplar, Sarıkanatlar var ya..

İşte Lüfer, bunların anasıdır babasıdır..

 

Ülkemizde maalesef her gün karşılaştığımız, plansız ve ileriyi düşünmeden yaşamanın zararlarını Balıkçılık sektörü için de konuşabiliriz..

3 tarafı denizler ile kaplı Türkiye'mizin balık cenneti olan sularını gün be gün katlediyor ve bu nedenle balıksız bıraktığımızı sanırım herkes biliyordur..

Bilmeyenleri ise, yukarıda yazdığım gibi anlık düşünen, yarınını, çoluğunu çocuğunu umursamayan kişiler olarak nitelendirebilirim.

Bugün şans eseri aşağıya eklediğim videoya denk geldim.. Sizlerin de izlemesini, izlettirmesini, paylaşmasını rica ediyorum..

Her ne kadar inanmasam da, biraz farkındalık olsun, biraz bilinçlenelim diyeceğim..





**Video Mert Gökalp'e ait.. Kendisinden izin almadım ancak alıntı vereceğim için kendisinin kızmayacağını düşünüyor, sonuna kadar desteklediğimi belirtmek istiyorum..

http://www.mertgokalp.com/

https://vimeo.com/user4026630

16 Kasım 2015 Pazartesi

Kapitalizm?

Yine uzun bir yazı yazacağım ve yine bu uzun yazıyı gören bir çok arkadaşım, uzun diye okumayacaklar..

Olsun ne yapalım, ben doğru bildiklerimden şaşmayacağım ve yazmaya devam edeceğim..

Koç Holding bünyesinde yer alan, Türkiye'nin en büyük 10 şirketi arasında bulunan Aygaz'da Saha Yöneticisi olarak çalışmış ve mobbing sonucu işten çıkarılmış biri olarak lütfen yazacaklarıma itibar edin..

Ali Koç, G20 Zirvesi'nde "Gerçek sorun kapitalizm" dedi ya, kimisi bu cümleye takılabilir ancak ben farklı bir yorum getirerek Ali Koç'un ifadelerini doğrulayacağım..

Uzun bir cümle olacak ancak gerçek sorun, X kuşağı yöneticiler..

Yani yeniliğe açık olmayan, eleştiri kabul etmeyen, kurumsal bir yapıda denetlenmediğini bilen ve ona göre at koşturan, bu günlere gelmesini bir üst yöneticisine borçlu olan ve dolayısıyla "kadrolaşmış" kişilerdir..




Silsile yolu o kadar fazladır ki, bir mavi/beyaz yaka çalışanı sesini duyurabilmesi için birden fazla "süzgeçten" geçer, yine de bir fayda göremez, sesini kimse duymaz!..

Çalışma arkadaşların ise, alışmıştır bu süreçlere, ne de olsa sesini çıkarana yol veriyorlar.. Acizdir demeyeceğim, tam aksine korkaktırlar!..

Sana desteğini, bire bir verirler ancak genele yayamazlar..

Gerçek sorun kapitalizm dedi ya Ali Koç, haklı aslında..

Para gücü kimdeyse, söz hakkı onundur..

Para gücü kimdeyse dedim ya, genelde patronda, yöneticinde, müdüründe olur, basit ancak her sorunu çözebilen bu kağıt parçası.. Ve dolayısıyla, söz hakkı hep onlarındır, dudaklarından çıkacak 1-2 cümle "emir"dir..

Ali Koç, zaman zaman söylemleri ile gündeme gelen Türkiye'nin en zengin kişileri arasındadır..

Hatırlayalım, sene başında yine bir konuşmasında 2 tane evladı olduğunu ve geleceklerinden endişe duyduğunu söylemişti..

Kim bilir, belki de günümüzde çok karşılaştığımız "algı operasyonunun" bir parçasıdır Ali Koç'un söylemleri..

Çünkü eminim ülkede yaşayanların büyük bir kısmı, evlatlarının geleceklerinden endişe duyuyordur...

Veya, kamu/özel sektör, mavi/beyaz yaka çalışanların büyük kısmı kapitalizmin ortadan kalkmasını istiyordur..

E biliyorsunuz ki, kim vatandaşın sesine "yalan veya gerçek" ortak olur, bizim baş tacımız olur..

Çok yaşa Ali Koç...