20 Aralık 2012 Perşembe

Sabretmek - Beklemek


Sabretmeyi biliyor muyuz?
Yahut, sabretmek nedir?..
Sinirlendiğin zaman susmak mıdır,
Yoksa bir çok şeye katlanmak mı?
Sessiz kalıp, içine atmak mıdır,
Vardır bir hayır diyerek beklemek mi?

*** 

Askere giderken söylemişti bir çok büyüğüm,
İlk başta sabretmeyi öğreneceksin diye.
Ancak bu sabır farklı bir sabır,
Orada gün sayarken, şimdi sayacak günümüz bile yok!..
Önü açık, sabrediyoruz ancak ne zamana kadar bilen yok!..
Karşılıksız elbet, sanırım sabır; "beklemek".


10 Aralık 2012 Pazartesi

Yıllar Geçiyor



Çocukluğumuzu yaşadık mı acaba?

Keşke büyüsek deyip, şimdilerde aramıyor muyuz gençliğimizi?...

Sanki daha saftı o günler, daha temiz...

Fotoğraftaki masum bebekler gibiydik, yorgun ama mutlu....

Ne oldu peki?

Zevk almak varken hayattan, yaka silmek neden?..

Hani derler ya; büyüdükçe küçülmeyi bilmek gerekir....

Peki hiç öz eleştiri yapıyor muyuz, nerede büyüklük, kim küçülmüş?...


14 Kasım 2012 Çarşamba

Bir Bakmışsın...

Üst üste istemediğin şeyler olursa,

Karamsarlığa kapanıp canın sıkılırsa,

Hazırlıklı olmalısın,

Devamı gelir...

Ne mi yapacaksın?..

Kafanı dağıtmalısın...

Nasıl mı?

Onu henüz ben de bilmiyorum,

Ancak bir çözüm yolu bulmak şart!..

Belki de fazla düşünmeden,

Yalnız kalıp ve şükretmek lazım Allah'a...

Dua et!..

Az da olsa için rahatlar...

Sonra bir bakmışsın...........




31 Ekim 2012 Çarşamba

Hayal Kurmak



Çok mu fazla hayal kuruyoruz?..
Acaba böyle mi kandırıyoruz kendimizi..
Hayal etmeden mutluluk olmaz sanki,
Peki ya hayal kırıklığı?..
-
Nazar var etrafta,
Kendimize çekmekte üstümüze yok..
Hani şov var ya hafiften,
İlla ortada olacak her şey..
-
Yaşayalım içimizde,
Paylaşalım, ikimizde!
Fısıldayarak konuşalım...
Başkasından bize ne?..
-
Hayal kurmak zorundayız,
Umutla yaşamak...
Peki hayat bize istediklerimizi veriyor mu?
Belli ki verilen rolü oynamak gerekli..
-
Roller değişse de, değişmese de..


27 Ağustos 2012 Pazartesi

Güçlü Ol


*Güçlü olmalısın çünkü her şey daha iyi olacak. Şimdi fırtınalı olabilir ancak sonsuza kadar yağmur yağmaz!..

Hani bir söz vardı... 
Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor, sen yanlış insanlar üzerine hayal kuruyorsun...
Sanırım doğru bu söz!... Maalesef....
Neden mi? 
Çok basit, çünkü seversin ve ortada kalırsın ya da ümit beslersin ancak hüsranla karşılaşırsın....
Çok seviyorum dersin, belki karşılık da alırsın ancak gün gelir "hani nerede" dersin.... 
Gözlerinin içine bakarsın, elini tutarsın... Keyiflenirsin hatta iyi vakit geçirirsin ancak unutma!.. Her an o ortamı bozacak bir durumla karşılaşabilirsin..... 
Temkinli ol...!
-
Bu tür zamanlarda en güvenilir yol olan Allah'a sığın... Dua et yani haline şükret, ne bileyim kendini sorgula... 
Unutma, insan kendini eleştirdiği zaman doğru yolu bulur... 
-
Zor olan hayatta kalabileceğine inanmak mı?
Yoksa hayatta kalınca yaşamı sürdürecek gücü bulmak mı?

İki Yüzlü



Sevmiyorum iki yüzlü insanları..
Arkadan konuşup hainlik düşünenleri... 
Yüze gülüp, sırta vuranları... 
Neden böyle, niye hep bir kıskançlık? 
Yer edinme telaşı mı, yoksa kendini ispatlamak mı?... 
Adın çıksa bile, yapılır mı? 
Tadı kaçıyor insanın, hainlik bize uzak diye.. 
Garipsiyor insan.. 

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Adrasan Tatili

Bu sene yıllık izin kullanmamayı, onun yerine ufak tatillerde kaçamak yapmayı planlamıştım. Bunlardan ilki olan Ramazan Bayramı'nda, 4 günlüğüne bile olsa Adrasan'a gittim. Çok şirin bir butik otelde, 3 gece 4 gün konaklama imkanım oldu. Bir kaç fotoğraf ile tatilimi özetlemek istiyorum..



Isparta civarlarında, yol kenarında terkedilmiş bir pick-up.... Uzaktan başı boş gözüküyordu, kenarda durup bu anı ölümsüzleştirmek istedim...





Adrasan plajı... Hava inanılmaz sıcak, deniz mükemmel... Berrak ve sakin...



Otel yolunda, yine sahipsiz bırakılmış bir antika... Gerçi bakımsızlıktan çürümüş ancak yine de Vosvos sevdam yüzünden fotoğrafını çekmek istedim...



Akşam yemeği sonrası, havuz başında yıldızlara bakmak.... Özellikle yaz günü, gökyüzünde bulunan onlarca yıldız ile anı yaşamak...



Adrasan plajı... Her ne kadar "satılık" dense de, müşteri bulacağını pek zannetmediğim bir sal... Görsel olarak güzel olacağını düşündüm..



Otelimiz, Club Sun Village Butique Hotel... Kahvaltı öncesi, bahçede bulunan keyif köşesinden havuz ve otel manzarası...



  Olimpos plajına giderken, meşhur dere... Bu sene su seviyesi azalmış ve kirlilik hat safhada...



Meşhur derede yüzen ördekler...



Otelden akşam manzarası... Deniz uzak gibi gözükse de, araçla 5-6 dakika...



4 günlük tatil sonunda, sabahın erken saatlerinde çekmiş olduğum otel manzarası... Bir taraf çam ağaçlarıyla dolu dağ, diğer taraf ise deniz manzarası.... Bahçe içerisinde sırasıyla dizilmiş ahşap evler..



Dönüş yolu... Kemer Yolu'nda, çam ağaçları arasında bir poz... 




Olimpos (Çıralı) plajı... Her ne kadar Efes Pilsen tanıtımı gibi gözükse de, denizin rengi ve plajın güzelliği önemli olan... Bir de, sanırım bira kutuları bizi temsil ediyor, her daim yan yana ve "BİR"...



4 günlük kısa tatilde, hızlı yanmak amacıyla saatlerce güneş karşısında yatarsan, böyle pembe pembe olursun...

10 Ağustos 2012 Cuma

Dalga Misali


Dalgayı bilir misiniz? 

Hani bazen gür, bazen sakin olur.... 
Ben sakininden istiyorum, dalgalarla uğraşamam... 
Vaktim yok!..

Ama herkesin tercihi farklı,
Veya inat uğruna yaşıyorlar..
Maksat, ayak kaydırmak...
Karşındakinin canını sıkmak...

Ben mi Pollyanna'yım?
Neden el ele tutuşmaz insanlar?
Neden hep bir savaş, kin ve nefret..
Yorulmadık mı? 

Belki de bağışıklık kazandık,
Hoşumuza gidiyor bu sinir stres..
Amaç, heyecan yaşamak mı?
Başkasını üzerek???

Nerede yaşıyoruz? 
Neden insanlar hain?
Neden sevgi yerine kin?
Yok mu delice seven, dürüst kimseler?
Aranıyor, en acilinden....


4 Ağustos 2012 Cumartesi

Yersiz Fırtına


Teşekkürler gökyüzü,
Yazın tadını çıkardığımız bu günlerde,
İlkbahardan kalma yağmuru yaşattığın için,
İçinde tuttuğun bu fırtınayı bizlerle paylaştığın için,
-
Kaç dal kırıldı bugün biliyor musun?
Kaç can yaktın bir düşün,
Düşün ve sonra karar ver!!
Hasar; tamir edilebilir düzeyde..
-
İçi sızladı, kimbilir?..
Sırf senin inadın yüzünden,
Mutlu giden bir yaz gününde
Sırf eskilerde yaşatmadığın o sinir yüzünden,
-
Sen bu mevsime ait değilsin,
Geçmişte kaldın, sıranı bekle......
Bırak geride kalanlar mutlu olsun!
Bizi, bizimle bırak!!




26 Temmuz 2012 Perşembe

AŞK




Hiç severken acı çektiniz mi?
Aşkınızdan, kalbiniz ağrıdı mı?
O'nu gördüğünüzde tatlı bir tebessüm ettiniz mi?
Veya elini tutup, öptünüz mü?
Başını omzunuza yasladığında, saçlarını kokladınz mı?
Saçını taradınız mı? Her teli, tek tek...
Suratı asıldığında, suratınız asıldı mı?
Elini tutmadığında, nedenler aradınız mı?
Acaba bilmeden incittim, dediniz mi?
Sevdiniz mi hiç, bu kadar içten ve derinden?
Hissettiniz mi kalbinizde, aşık oldunuz mu?

18 Haziran 2012 Pazartesi

Azmetmek!


Yaklaşık 1 aydır herhangi bir yazı yazmıyordum. Hem işlerin yoğunluğundan hem de sanırım öyle aman aman bir konu bulamadığım için.

Bir kaç gün önce bir fotoğraf elime geçti, internette gezinirken. İlk bakışta insanda tebessüm oluşturan, zamanla içine çekip farklı diyarlara götüren bir fotoğraf.



Bir bitkinin, üzerindeki onca yüke rağmen yerden bitmesi, yaşam savaşı vermek için asfaltı delip gün yüzüne çıkması. Kısacası; AZİM… 

Çabuk mu bıkıyoruz ya da zora gelemiyor muyuz emin değilim, belki yorulduk ancak yolun başındayız. Ortam kötü, ayakta kalmak güç de olsa sanırım yılmadan yolumuza devam etmeliyiz. Kendimize hedefler belirleyip, o doğrultuda ilerlemeliyiz. Önümüze çıkan engelleri birer birer aşarak!

Yine başka bir resim paylaşacağım sizinle, aslında Mevlana’nın bir sözü. Belki anlık gel – gitler yüzünden doğru karar veremiyoruz, fevri davranarak yanlış kararlar alabiliyoruz ancak Mevlana’nın bu sözünü okuduktan sonra belki hayatımızda bazı taşlar yerine oturur. Umut ediyorum!



2 fotoğrafı birlikte harmanlayıp, aklıma şuan gelen bazı cümleler yazacağım. Direk fotoğrafları özetlemek yerine, belki de dolaylı yoldan göndermeler yapıp, içimdekileri kusacağım.

Bir işe başlamak, nasıl yolun yarısı ise, azmetmek de öbür yarısıdır. O gücü kendinde hissediyorsan (ki hissetmelisin) önünde kimse duramaz. Seni yenmelerine izin vermediğin sürece, benliğinden ödün vermemiş olursun. Bunalabilirsin, yeri gelir seni incitebilirler. Ancak kendinden emin bir şekilde yoluna devam etmelisin, sakın pes etme!

Kendine güvendiğin zaman, kimse senden güçlü ve zeki değildir. Yeter ki kendine güven, o işi iste ve azmet…

22 Mayıs 2012 Salı

Bekliyorum!!


Bekliyorum..... 
Ne zamana kadar bilemem, inanç desen gırla.. 
Şikayet, az da olsa var..
-
Arada geliyor diyeceğim ancak gitmedi ki hiç!.. 
Alışmak lazım, belki de susmak.. 
Kaderine şükretmek, yinede dua etmek..
-
Başlarsam susmam.. 
Gerek yok silkelemeye, otur oturduğun yerde... 
Yada çık, hava al biraz.. 
Yine yalnız, ancak sükut içinde..
-
Sessizlik, daha yakın ve soğuk.. 
Paylaşabilirsin istediğini, belki susar ancak sır saklar.. 
Derdine çare bulmaz ama kalp de kırmaz!
-
Duvar, sağlam ve dimdik... 
Yankısız olsun, konuşursam cevap gelmesin.. 
Beni dinle, her zaman yaptığın gibi.. 
Senin işin daha kolay!
-
Sormadılar ki, çekip gittiler.. 
Kolay zannettiler, belkide öyle.. 
Peki geride kalanlar? 
Bıraktığın yerde, değişti illaki ancak unutmadı..
-
Kimsin ki sen, neden vazgeçilmez? 
Ne fazlan var, aslında bendeki aşk altın misali ağırlığınca.. 
Demekki pahalı geldi yada bi' çeyrek yetti..

15 Mayıs 2012 Salı

Saman Alevi Gibi

Anlamak mı zor, yoksa anlatmak mı?
At gözlüğü mü var yoksa kalp yarası mı?
Bilmiyorsun ki beni, içimdeki endişeyi!
Ama hep bana, hep sana..
-
Hesapsız yargılamak, sorgusuz müdahele..
Amaç ne?
Elde etmek ise,
Al götür, ses eden yok!
-
Utanmak mı, sebep?
Evet yüzün kızarır, işte doğallık simgesi..
Onca maske etrafında iken, kıymet bilirler mi?
Yada bildiler mi?
Çok yazık!
-
Bunca özveri sonrası, sonuç?
Belki 0-0 berabere, ancak şampiyon yine ben!
Bırak yazmayı, yeter bu kadar!
Sayfa beyaz kalsın, temiz ve anlayana..

18 Nisan 2012 Çarşamba

Gelecek Kaygısı




Hani dersin bazen.. 
Hani seviyorduk, hani aileydik, hani arkadaş, hani dosttuk.... 
Belki telaffuzu kolay ancak ya içinden geçenler? 
Çok mu kolay vazgeçiyoruz, çok mu basit herşey?

Hayat mı zor, neden bunca eziyet? 
Herkes koşturuyor, acil olan ne?
Hayatta kalma savaşı diyorlar, peki hem hayat hem savaş.
Nasıl bir kavram bu?
Kim galip gelecek ve yine mi güçlü olan kazanacak?

Umutsuzluk önde gider genelde..
Yada umutsuzluğa kapılırsın, sebepsiz!
Şükretmek, gülmek, eğlenmek varken -> umutsuzluk neden?
Kim bizi bu hale getirdi, neden karamsarlık diz boyu?

Yine kaldık başbaşa,
Oku hepsini, sıkılma..
Sabretmek en iyisi,
Güzel günler yakında!


İçimden geldi, YAZDIM....!