16 Kasım 2015 Pazartesi

Kapitalizm?

Yine uzun bir yazı yazacağım ve yine bu uzun yazıyı gören bir çok arkadaşım, uzun diye okumayacaklar..

Olsun ne yapalım, ben doğru bildiklerimden şaşmayacağım ve yazmaya devam edeceğim..

Koç Holding bünyesinde yer alan, Türkiye'nin en büyük 10 şirketi arasında bulunan Aygaz'da Saha Yöneticisi olarak çalışmış ve mobbing sonucu işten çıkarılmış biri olarak lütfen yazacaklarıma itibar edin..

Ali Koç, G20 Zirvesi'nde "Gerçek sorun kapitalizm" dedi ya, kimisi bu cümleye takılabilir ancak ben farklı bir yorum getirerek Ali Koç'un ifadelerini doğrulayacağım..

Uzun bir cümle olacak ancak gerçek sorun, X kuşağı yöneticiler..

Yani yeniliğe açık olmayan, eleştiri kabul etmeyen, kurumsal bir yapıda denetlenmediğini bilen ve ona göre at koşturan, bu günlere gelmesini bir üst yöneticisine borçlu olan ve dolayısıyla "kadrolaşmış" kişilerdir..




Silsile yolu o kadar fazladır ki, bir mavi/beyaz yaka çalışanı sesini duyurabilmesi için birden fazla "süzgeçten" geçer, yine de bir fayda göremez, sesini kimse duymaz!..

Çalışma arkadaşların ise, alışmıştır bu süreçlere, ne de olsa sesini çıkarana yol veriyorlar.. Acizdir demeyeceğim, tam aksine korkaktırlar!..

Sana desteğini, bire bir verirler ancak genele yayamazlar..

Gerçek sorun kapitalizm dedi ya Ali Koç, haklı aslında..

Para gücü kimdeyse, söz hakkı onundur..

Para gücü kimdeyse dedim ya, genelde patronda, yöneticinde, müdüründe olur, basit ancak her sorunu çözebilen bu kağıt parçası.. Ve dolayısıyla, söz hakkı hep onlarındır, dudaklarından çıkacak 1-2 cümle "emir"dir..

Ali Koç, zaman zaman söylemleri ile gündeme gelen Türkiye'nin en zengin kişileri arasındadır..

Hatırlayalım, sene başında yine bir konuşmasında 2 tane evladı olduğunu ve geleceklerinden endişe duyduğunu söylemişti..

Kim bilir, belki de günümüzde çok karşılaştığımız "algı operasyonunun" bir parçasıdır Ali Koç'un söylemleri..

Çünkü eminim ülkede yaşayanların büyük bir kısmı, evlatlarının geleceklerinden endişe duyuyordur...

Veya, kamu/özel sektör, mavi/beyaz yaka çalışanların büyük kısmı kapitalizmin ortadan kalkmasını istiyordur..

E biliyorsunuz ki, kim vatandaşın sesine "yalan veya gerçek" ortak olur, bizim baş tacımız olur..

Çok yaşa Ali Koç...


18 Ekim 2015 Pazar

Tarihe Not : 18/10/2015



Uzun zamandır paylaşımlarım, fotoğraflarım ve altlarına yazdığım yorumlar merak konusuydu.. Bu süreçte mesaj atan, arayan arkadaşlarım, dostlarım bile oldu, sağ olsunlar..

Dünü susarak geçirmiş olmamın, kimileri için şaşırtıcı, kimileri için erdem, kimileri içinde "acabalar" içerdiğini biliyorum!..

Yazacaklarım, kimseyi bağlamadan, içimde kalan son birkaç kırıntının dışa vurumudur..

Ben 1986 doğumlu, ailemin küçük çocuğuyum.. Elleri öpülesi anne ve babaya, saygı duyacağım bir abiye sahibim..

Bu yaşıma kadar ailemden hayata dair birçok şey işitmiş olmama rağmen, "en önemlisi" diyebileceğim ve babam tarafından sadece 1 kez duyduğum, "hayat felsefesi" yaptığım aşağıdaki sözü sizlerle paylaşmak isterim...

Adına, soyadına ve en önemlisi ailemize karşı herhangi bir kötü söz söyletme..

Bu yaşıma kadar yüzlerce arkadaşım, az biraz da dostum oldu.. Kimisiyle el sıkıştık ayrı ayrı yola devam ettik, kimisiyle de kötü ayrılıklarımız oldu..

Ancak gönül rahatlığıyla söyleyebileceğim ve inandıgım tek bir şey var, kimseye bana ve aileme tek bir söz söyletmemiş olmamdır..

Bunları okuyup karşı çıkan varsa da, kendimi ifade etmem için bana bir şans daha vermelerini isterim..

Dün gece, günün anlam ve önemine istinaden (!) mesajlaştığım, konuştuğum arkadaşlarım oldu.. Kimisi yaşananları tek taraflı olarak benden dinledi, kimisi ise çift taraflı duydukları karşısında bir özet çıkardı..

Çok yakın tanışmasak bile, bu gece 1-2 arkadaşımın yaptığı yorumlar, göğsümü kabartmaya yetti.. Kişiliğimden, sessizliğimden, insanlığımdan ve en önemlisi adamlığımdan bahsediyorlardı..

Tam da babamın dediği, bana öğrettiği gibi..

Ayrılıklar illa ki olur bu hayatta, önemli olan karşı tarafta bıraktığın izdir.. Ayrılıktan sonra çizdiğin resimdir, konuştuğun kelimedir, takındığın tavırdır..

Ve biliyorum ki, ben bu sınavı gayet iyi bir neticeyle tamamladım..

Başkası, umurumda değil..

Ancak üzülürüm yine saf halimle, "neden" diye sorarım kendi kendime..

Bir insan,

Neden kendisine laf ettirir?

Neden onca kişiye malzeme verir?

Benim temiz sayfamda, bu sorulara cevap yok.. Benim temiz sayfamda, dedikoduya yer yok..

Ve benim temiz sayfamda, böyle insanlara yer yok!..



28 Eylül 2015 Pazartesi

İnsan Sarrafı


Yaş 70 iş bitmiş derler ya, ben daha 29 yaşındayım yani henüz yolu bile yarılamamışım..

Ancak ister istemez hayat hakkında, yaşadıklarımdan çıkardığım dersler, tecrübeler var..

İnsan sarrafı derler bazıları için, hani nokta atış yapamasam da, doğru bilme yüzdem yüksektir..

Genelde tanışmam, oturup konuşmam yeterlidir karşımdakine notunu vermem için..


Evet, 29 yaşımdayım ve bu yaşıma kadar onlarca şey gördüm, yaşadım.. Bunları yazarken sanki hep kötü tecrübelerim olmuş gibi anlaşılmasın..

Tabii ki mutlu oldum, güldüm hatta binlerce kez, hayatı ti'ye aldım, birçok sefer de üzüldüm, ağladım..


Pişman oldum mu?

Valla bu çok zor bir soru, tabii ki anlık sinir veya anlık hislerle "pişmanlık" hisseder insan ancak oturup sakin kafayla düşündüğümde, pişman olmadım "kendi" yaşadıklarımdan..

Sadece, zaman derler ya hani.. Geriye alamazsın, durduramaz ve ileri saramazsın..

Pişmanlığım, zaman konusunda oldu.. Hatta defalarca, geçip giden zaman için pişman oldum..

Gerisi ise, tecrübe dedim, yazdım bir köşeye..

 

Epeydir yazmıyordum, dolmuşum belli ki..

 

Bu sefer uzun tutacağım, sıkılmadan okuyan varsa (ki bilen bilir, yazdıklarım okunsun diye değil, içimi dökmek içindir) şimdiden teşekkür ederim...

Hani bir reklam vardı, "çocuk da yaparım, kariyer de" diye.. Evet, tam manasıyla böyle olmasa da, yani çocuk yerine "aşk" dersek, özel hayatımda da, iş hayatımda da her şey yolunda giderken, dudaklarını kemiren "bazılarına" rağmen işim ve özelim sorunsuz devam ederken, işte kader dediğimiz veya bazıları için "hayırlısı" denen hadise zinciri hayatımı sardı...

Bir anda, 15 gün süre içerisinde ne özelim kaldı, ne işim... Ne tutunacak bir dalım, ne kendimi verebileceğim bir işim... He bu kafiyeleri daha da devam ettirebilirim ama işte birazdan anlatacağım şekilde, bu sefer duygusallık yok, hüzün ve baş eğmek yok!..



Zihni biraz kuvvetli bir insan, geçmişi net hatırlar.. Bu durum, geçmişte unutamadıkları ile ilgili değil, sadece bir köşesinde yaşanmışlıkları not ettiği içindir..

Hatırlarım, geçmişte kötü bir şey yaşadığımda, özellikle kız arkadaşımla tartışma yaşadığımızda, ayrıldığımızda ne biliyim bu tür durumlarda odaya kapanır, asosyalleşir, içer, ağlar, sapıtırdım..

Ama dedim ya, 15 gün içinde yediğim 2 darbe, (ki sözlükte, daha güzel eş anlamlı kelimeler vardır) sanki Japonya'da 5,0 şiddetinde yaşanan bir depremin yarattığı etkiyi yarattı bende, hayatımda, kalbimde..

Hiiiiiç girmiyorum detaya, yeni pasaport almışım gibi, meraklı ülkeler için "soran olursa" eski pasaportumu gösterir, sormayan veya vize istemeyene yeni pasaportumla giriş yaparım...



Ama taa ilk başta değindiğim gibi, insanlar yaşadıkça olgunlaşır.. Yaşadıkça öğrenir, hatalarından ders çıkarır..

Ne biliyim, yeri gelir güçlenir, yeri gelir güç kaybeder....

Ama en önemlisi, hayatın devam ettiğidir, "hayırlısı değilmiş" lafından ziyade "hayırlısı buymuş" lafını kullanmaktır, inanmaktır!..


Giriş, gelişme kısmını başarıyla (uzunca) tamamladığımı düşünerek, sonuç kısmıyla sizi biraz daha yoracağım..


Keşke insanımız olduğu gibi davransa.. Ne biliyim, çocuklar çocukluğunu bilse, kadınlar kadınlığını, erkekler adam gibi erkek olsa..

Bir hiç uğruna, yani anlık hisler için kimse birbirini kandırmasa, faydalanmasa...

İnsan sarrafı, yani karşındaki hakkında yorum yapmak, içini görmek, not vermek, özetlemek..

Herkesin vardır hayatında, namuslu gözüküp namussuz olan, dürüst gözüküp yalancı olan, ahlaklı gözüküp ahlaksızın daniskası olan ve en önemlisi şerefli gözüküp şerefsizin en alası olan.. 

Hani günümüzde de çok tartıştığımız bir konu var, dinci gözüküp şeytanla ortak olan..



Çevremizde, çevremde onlarca bu tarz insan var, hani bilmesem, duymasam veya en önemlisi görmesem hak yemiş olurum ama işte "şahit olmak" var ya!...

Ben bir insan sarrafı değilim ama yorumlarım tutar birçok kişi için.. İfşa etmek yerine, keşke gözü açılsa insanların, anlık heyecan veya çıkarları için görmezlikten gelmese..

Belki de o zaman merakla, inatla beklediğimiz bir hayata kavuşuruz, samimi, dürüst ve bembeyaz..

Son olarak, yazımın sonunda Mevlana'dan bir söz ile bitirmek istiyorum..



6 Mart 2015 Cuma

Değer Kavramı


Değer verdiğin insanları ne kadar tanıyorsun?

Tanıdığını düşündüğün insanlara ne kadar güveniyorsun?

Soru içinde sorular, cevabını bilmediğimiz onlarca şey içerisinde koşturmaca…

Bir bakıyorsun, yola çıktığın insanlar yok olmuş, yarı yolda bırakılmışsın..

Dönüp arkana baktığında, “gitmez” dediğin kaç kişi yanında?

Öz eleştiri yapmıyoruz sanırım, kendimizi yargılamıyoruz,

Fazla ve eksik yanlarımızı, doğrularımızı ve hatalarımızı…

Şu insanoğlu; önce kendini yargılasa,

Ne bir savcı kalırdı, nede bir yasa!..

Unutmak alışkanlık haline gelmiş,

 

Bu da unutulur, bu da geçer……