Yaş 70 iş
bitmiş derler ya, ben daha 29 yaşındayım yani henüz yolu bile yarılamamışım..
Ancak ister istemez hayat hakkında, yaşadıklarımdan çıkardığım dersler, tecrübeler var..
İnsan
sarrafı derler bazıları için, hani nokta atış yapamasam da, doğru bilme yüzdem
yüksektir..
Genelde tanışmam, oturup konuşmam yeterlidir karşımdakine notunu vermem için..
Evet, 29
yaşımdayım ve bu yaşıma kadar onlarca şey gördüm, yaşadım.. Bunları yazarken
sanki hep kötü tecrübelerim olmuş gibi anlaşılmasın..
Tabii ki mutlu oldum, güldüm hatta binlerce kez, hayatı ti'ye aldım, birçok sefer de üzüldüm, ağladım..
Pişman oldum mu?
Valla bu çok
zor bir soru, tabii ki anlık sinir veya anlık hislerle "pişmanlık"
hisseder insan ancak oturup sakin kafayla düşündüğümde, pişman olmadım
"kendi" yaşadıklarımdan..
Sadece, zaman derler ya hani.. Geriye alamazsın, durduramaz ve ileri saramazsın..
Pişmanlığım,
zaman konusunda oldu.. Hatta defalarca, geçip giden zaman için pişman oldum..
Gerisi ise, tecrübe dedim, yazdım bir köşeye..
Epeydir
yazmıyordum, dolmuşum belli ki..
Bu sefer uzun tutacağım, sıkılmadan okuyan varsa (ki bilen bilir, yazdıklarım okunsun diye değil, içimi dökmek içindir) şimdiden teşekkür ederim...
Hani bir reklam vardı, "çocuk da yaparım, kariyer de" diye.. Evet, tam manasıyla böyle olmasa da, yani çocuk yerine "aşk" dersek, özel hayatımda da, iş hayatımda da her şey yolunda giderken, dudaklarını kemiren "bazılarına" rağmen işim ve özelim sorunsuz devam ederken, işte kader dediğimiz veya bazıları için "hayırlısı" denen hadise zinciri hayatımı sardı...
Bir anda, 15
gün süre içerisinde ne özelim kaldı, ne işim... Ne tutunacak bir dalım, ne
kendimi verebileceğim bir işim... He bu kafiyeleri daha da devam ettirebilirim
ama işte birazdan anlatacağım şekilde, bu sefer duygusallık yok, hüzün ve baş
eğmek yok!..
Zihni biraz kuvvetli bir insan, geçmişi net hatırlar.. Bu durum, geçmişte unutamadıkları ile ilgili değil, sadece bir köşesinde yaşanmışlıkları not ettiği içindir..
Hatırlarım, geçmişte kötü bir şey yaşadığımda, özellikle kız arkadaşımla tartışma yaşadığımızda, ayrıldığımızda ne biliyim bu tür durumlarda odaya kapanır, asosyalleşir, içer, ağlar, sapıtırdım..
Ama dedim ya, 15 gün içinde yediğim 2 darbe, (ki sözlükte, daha güzel eş anlamlı kelimeler vardır) sanki Japonya'da 5,0 şiddetinde yaşanan bir depremin yarattığı etkiyi yarattı bende, hayatımda, kalbimde..
Hiiiiiç
girmiyorum detaya, yeni pasaport almışım gibi, meraklı ülkeler için "soran
olursa" eski pasaportumu gösterir, sormayan veya vize istemeyene yeni
pasaportumla giriş yaparım...
Ama taa ilk başta değindiğim gibi, insanlar yaşadıkça olgunlaşır.. Yaşadıkça öğrenir, hatalarından ders çıkarır..
Ne biliyim, yeri gelir güçlenir, yeri gelir güç kaybeder....
Ama en önemlisi, hayatın devam ettiğidir, "hayırlısı değilmiş" lafından ziyade "hayırlısı buymuş" lafını kullanmaktır, inanmaktır!..
Giriş, gelişme kısmını başarıyla (uzunca) tamamladığımı düşünerek, sonuç kısmıyla sizi biraz daha yoracağım..
Keşke
insanımız olduğu gibi davransa.. Ne biliyim, çocuklar çocukluğunu bilse,
kadınlar kadınlığını, erkekler adam gibi erkek olsa..
Bir hiç uğruna, yani anlık hisler için kimse birbirini kandırmasa, faydalanmasa...
İnsan
sarrafı, yani karşındaki hakkında yorum yapmak, içini görmek, not vermek,
özetlemek..
Herkesin vardır hayatında, namuslu gözüküp namussuz olan, dürüst gözüküp yalancı olan, ahlaklı gözüküp ahlaksızın daniskası olan ve en önemlisi şerefli gözüküp şerefsizin en alası olan..
Hani günümüzde de çok tartıştığımız bir konu var, dinci gözüküp şeytanla ortak olan..Çevremizde, çevremde onlarca bu tarz insan var, hani bilmesem, duymasam veya en önemlisi görmesem hak yemiş olurum ama işte "şahit olmak" var ya!...
Ben bir insan sarrafı değilim ama yorumlarım tutar birçok kişi için.. İfşa etmek yerine, keşke gözü açılsa insanların, anlık heyecan veya çıkarları için görmezlikten gelmese..
Belki de o zaman merakla, inatla beklediğimiz bir hayata kavuşuruz, samimi, dürüst ve bembeyaz..
Son olarak,
yazımın sonunda Mevlana'dan bir söz ile bitirmek istiyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder