29 Ekim 2013 Salı

Sessiz - Kimsesiz


Sesinizi çıkarmadan, mimiksiz bir şekilde etrafınıza baktığınız oldu mu hiç?

Bir alışveriş merkezinde, köşeye geçip de sadece insanların yüzüne bakıp, kıyafetini, yaşam tarzını anlamaya çalıştığınız, hissettiğiniz oldu mu?

Kiminin yüzündeki tebessüme, kiminin ise yürek burkan acısına, el ele tutuşan çifte, koşuşturan çocuklara!..

Konuşmadan anlaşmaya, hayatlarına dokunmaya, dertlerini dinlemeye fırsat buldunuz mu?

 

Bu acımasız dünyada, kim mutlu ki hayatından?..



  Kim; isyanı bir kenara bırakıp da, bir günlüğüne başka bir kişiliğe bürünüyor?

Bu tarz durumlarda insanın beyni nasıl hızlı çalışır değil mi? 

Onlarca şeyi aynı anda düşünür, herhangi bir karışıklık olmadan hepsini çözme yoluna gireriz..

O kalabalığın içerisinde, yalnız hissedersin kendini. 

Yalnızlığını sorgularsın, etrafa bakarak sana yakın hayatı ararsın, yahut şükretmek için kolaçan edersin etrafı.

Hani şükretmiyoruz ya kendimize, bari başkalarından ders çıkarsak ya, örnek alsak ya..

 

Belki de yine kolay yolu seçeceğiz, umursamadan yaşamaya devam edeceğiz..



22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kendini Bil




Kendini bilmek de bir erdem!..

Yapmacık değil de, özünde olmak..

Belki de "oynamamak"

 

Sevmiyorum yapmacık insanları,

Geçmişini unutup sahte gülenleri..

Lafını bilmeden konuşanları, davranış bozukluklarını...

 

E hani büyümüştük, koca koca adamlar olmuştuk...

Ne oldu da bir anda küçüldük, şımardık belki de...

 

Yok mu yan çizmeden, yolunda gidenler!..

Yok mu karşılıksız seven, iyilik eden..

Önce bir durup, insanın kendini bilmesi gerekiyor!..

 

Kendini bil?..

Kimisi için zor!...






14 Mayıs 2013 Salı

Karakter Analizi


Karakter dediğimiz şey, herkeste olmayabilir...

Bunda üzülecek veya sinirlenecek bir şey yok!.

Düzeltmeye çalışırsın ancak zor dostum!

Yapıyla alakalıdır 'karakter'.

Tutarsız hareketler hep senin karaktersizliğini ortaya çıkarır!

Zorlama dostum, elde edemezsin...

 

Söz diye bir şey vardır,

Hani verdiğin zaman tutulması gereken,

Zaman aşımına uğramadan, isminle birlikte taşıyacağın!..

Önemli olan, kişiliğini kaybetmemen..

Peki ya "kişilik" de yok ise?

 

Gözüksen de dışarıya karşı güçlü,

Vardır elbet içinde bir sümüklü,

Boşa kasma dostum, karaktersizlik de bir erdem,

Ancak her insanda bulunması gereken bir elzem..

Ne çare, Tanrı vermedikçe olmuyor,

Zorlama dostum, elde edemezsin..





8 Mayıs 2013 Çarşamba

Koyun Misali


Kalitesi olmayan şu hayatta, herkes tat almanın yolunu arıyor...

Peki ya bulan?

Çok zor!..

Koyun misali olmuşuz sanki,

Sürü nereye, bizler oraya...

Sorgulayan, itiraz eden yok..

Varsa da, sürüden ayrılanı kurt kapar..

Kader deyip katlanmak mı?

Başkaldırmak mı?

Yorgunuz sanki...

Cemaat ne yaparsa yapsın, biz sürüden ayrılmamaya gayret edelim..

Akşam huzurlu bir uyku bizi bekliyor,

 

Değil mi?

19 Mart 2013 Salı

Geleceğimiz Tutsak



Biz neden çalışıyoruz?

Para kazanıp, ileride mutlu bir yuva kurup, yaşadığımız standardın altına düşmeden aile olabilmek için değil mi?

Hak etmiyoruz belki de bu tempoyu, "bu yüzden mi okudum" diyoruz..

Kızsak da, sabret deyip dişimizi sıkıyoruz.. Hep "ileriyi" düşünerek..

Peki, ilerisi karanlık bir ülkede yaşadığımızı biliyor muyuz?

Her sabah yapmacık manşetlerle güne başladığımızı...

Göstermelik tartışmalar, lüzumsuz zamlar, çılgın projeler, bugün ne giysemler, O Ses Türkiye'ler...

Aslında o ses bizim değil, yani Türklerin!.

Bizim sesimizi duyan yok, gençliği umursayan yok!

Ansızın gözaltına alınan askerler, şiddete maruz kalan gazeteciler.

Manşet, TERÖR ÖRGÜTÜ..

Hani bir söz vardır, elini vicdanına koy!.. Kimse neden denemiyor bunu?

Vicdan mı kalmadı yoksa, onu da mı çaldılar?

Onlarca aksaklık, düzen bozukluğu, yalanın arasında.

Sahi, biz neden çalışıyoruz?

Yemedikten, harcayamadıktan sonra mezara mı götüreceğiz!..

Anca benim gibi, doldukça yazarız böyle.

İki bayrak sallarız, gerçi bayrağın da mazisini silmeye çalışıyorlar ya!.

Belki Anıtkabir'e gideriz.

Kalk deriz Ata'ya, gel kurtar bizi...

Nafile....

O da duymaz bizi, kırgındır halbuki.. Kemikleri sızlamıştır!..

Bakın başınızın çaresine der!..

Sonuç olarak, bir geleceğimiz var belli..

Ama o gelecek de tutsak, sonu karanlık bir yolda ilerliyoruz.

Elimizde ki ışıldaklar alınıyor, gözlerimiz parlıyor bir süre.....

Bir süre sonra da...



26 Şubat 2013 Salı

Uzaklaşmak Belki de..



İnsan bunalıyor, bunaldığında da uzaklaşmak istiyor...

Hani olsa sakin bir yer, tüm acıları dindiren!..

Yine de söylemezler...

Maksat kötülük değil, seni aciz görmek..


İsyan etmek yakışmaz...

Ama bazen bıçak kemiğe dayanıyor!..

Hayra yormak mı desem, sabretmek mi?

Nefes almak mantıklısı, az düşün.



30 Ocak 2013 Çarşamba

Bunları Biliyor Muyuz?


En güçlü kişilerin genellikle en hassas olanlar olduğunu biliyor muydunuz?

En fazla nezaket gösterenlerin, aslında kaba davranışlara maruz kaldığını?

Sürekli başkalarıyla ilgilenenlerin aslında ilgiye en çok ihtiyaç duyanlar olduklarını?

Söylemesi en zor üç sözün “Seni seviyorum!” “Özür dilerim!” ve “Bana yardım et!” olduğunu?

Bunları biliyor muydunuz?

Bazen birinin mutlu görünmesi mutlu olduğu anlamına gelmez; yüzündeki o gülümsemenin ardına bakarsanız, belki aslında ne kadar acı çektiğini görebilirsiniz.

Peki bizde o azim var mı?

Söylenenleri dinlemek yerine, içten hissediyor muyuz?..

24 Ocak 2013 Perşembe

Hayatım Demek

Hayatım kelimesi ne kadar derin değil mi?

 

Söze başlarken, benim hayatım dersin...

Kendi acını, sıkıntını veya neşeni anlatırsın...

Özetlersin belki de, onca yaşananı..



Yahut, hayatım dersin!...

Üstüne basa basa, sımsıkı tutmuş gibi elini...

Omzunda bir sıcaklık hissedersin, başını yaslamıştır hayatın..



Neye göre şekillenir bu duygu..

Veya;

Nasıl olur da bir yanda acı, neşe,

Öte yanda aşk, sevgi...


Kısacası,

Hayatım, hayatımın romanı olmuş!... 

Sen benim hayatım, ben senin hayatın olmuşum...



7 Ocak 2013 Pazartesi

Kevgir Misali



İsyanlardayım bu ara, üst üste gelmiş gibi hayat, beni deniyor sanki meret..

Deneme tahtası olmuşuz bir kere,

Kevgir gibi, delik deşik....

Üst üste gelmesi mecburi..

Hani desek ki, nerede bu yoldaş?..

Kayıp gibi, ya da yorulmuş besbelli...

Halbuki yeni başlamıştık, yolumuz uzundu..

Mutluluk zor bir kavram,

İhtiyacın olduğunda seni beklemeyen otobüs gibi...

Elini uzatırsın, kaçar...

Yağmurda kalırsın, tek çaren binmektir o'na...

Ama neredee?...

Onun derdi kendisi, bir an önce mesai bitirmek..

Her zaman dediğim gibi,

Hayırlısı, her şeyin....

 

Vur kadehi ustam!....