26 Ocak 2012 Perşembe

Dürüst OL - İnsan OL

Bazen canın sıkılır, haykırmak istersin ama cesaret edemezsin.. Yada düşünürsün, değer mi?

Allah'a şükür birçok kişinin sahip olamadığı şeylere sahibim.. Sırf maddi anlamda söylemiyorum bunu, manevi olarak da tatmin edici bir durumdayım.. İşim var, arabam var, şükürler olsun ki sağlığım yerinde.. Ailemle bir aradayım...

Ancak bazı durumlarda isyan boyutuna geliyorum.. Yani iyi biri olmaya bu kadar çabalarken, çevremdeki insanların vurdum duymaz oluşu.... Acaba beklentilerim mi çok? Yada olması gereken bu değil mi zaten, dürüst olmak?

Neden yaşıyoruz ki? Yalan dolanla veya cin olmadan adam çarpmakla elimize ne geçiyor?

Tertemiz insan bulmak çok zor, buna katılıyorum ancak elimizden geldiğince kendimize çeki düzen vermeliyiz diye düşünüyorum..

Yine konudan konuya atladım farkındayım ama canımı sıkan bu konu hakkında içimi boşaltmak istedim, yukarıdaki 3-5 satırla..

  • Birine söz veriyorsan, tutmalısın.!!
  • Karşındakini dinlemeden, ön yargılı davranmamalısın.!!
  • Başkası hakkında sana bilgi veriliyorsa, yani bir nevi dedikodu yapılıyorsa, bunu gidipte kendi çıkarına kullanmamalısın.!!

Özetle, sana yapılmasını istemediğin şeyleri, sende yapmamalısın........

Saygılar.....

18 Ocak 2012 Çarşamba

Yanılgı

Neden böyle bir başlık bulup, neden bu konuyu paylaştığımı kısa ve net olarak açıklamaya çalışacağım.

Her insan hayal kurar, istediği veya ümit ettiği şeylerin gerçekleşmesi için totem bile yapar. Ki bende zamanında bu totem işlerine kapılıp, hayal ettiğim şeyler gerçekleşene kadar kimseye bahsetmemiştim o konuyla ilgili herhangi birşeyi.. Sonunda Allah'a şükür gerçekleşti, mutluyum o konuda..

Ee ama bizler doyumsuz varlıklarız, bir kez istediğimiz oldu mu hep devam etsin isteriz.

Aynı benim son günlerde yaptığım gibi... Ufak bir ışık sonrası hayal etmek...

Hani insanlar yaşadıkları olaylardan ders çıkarır ya, peki neden bu derslere ileride ihtiyaç duymayız? Hayal etmek tamam belki çok kolay yada olumlu düşünüp birçok şeye pozitif bakmak, ancak neden kendimizi kötüye alıştırmayız? Neden hemen herşeye kapılıp, toz pembe bir ortam yaratırız?

İyi niyetli olduğumuz için mi? Düşüncelerimiz saf ve temiz olduğu için mi?

Zannetmiyorum, çünkü ihtiyaç duyuyoruz.. Bunca stres ve sıkıntı yaşıyorken, bari kendimizi böyle kandıralım yoluna gidiyoruz. Hıı bu istem dışı oluyordur belki ancak bilerek yaptığımız da vardır.

Şimdi buraya 2 tane soru ve kendimce cevaplarını yazıp, konuyu sona bağlayacağım.

- Görmediğin birine ne kadar bağlanırsın?
Bağlanırsın ancak tanımazsın, tanımadığın için yanılırsın!!

- Bilmediğin bir işe ne kadar bel bağlarsın?
Bağlarsın, ümit edersin ama cevap gelmez, yıpranırsın!!

Saygılar!!

10 Ocak 2012 Salı

Yara - İz Misali


Kötü karakterli bir genç varmış. Birgün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş "arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin her sefer bu tahta perdeye bir çivi çak" demiş.



Genç, birinci günde tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki günlerde çivi sayısı azalmış ve kendi kendini kontrol etmeye başlamış. Her geçen gün daha az çivi çakmış.

Nihayet bir gün gelmiş ki, hiç çivi çakmamış!!

Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. Gence "bugünden başlayarak tartışmayıp, kavga etmediğin hergün için tahta perdelerden bir çivi sök" demiş.

Günler geçmiş.

Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış...

Babası ona "aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak" demiş.. "Artık çok delik var ve hiç birşey geçmişteki gibi güzel olmayacak".

Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir.
Her kötü kelime bir yara bırakır.

Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak yani kapanmayacak.

Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir.
Seni güldürür, yüreklendirir. Yani sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur seni dinler sana yüreğini açar.

Biz nankör insanlarız, kedilere yıllarca laf etmişiz. Ama hiç dönüp kendimize bakmamışız bile. Yeri geliyor dostum dediğimiz adama bile sırt çeviriyor, hainlik yapıyoruz..

Özetle, dikkat etmeliyiz davranışlarımıza.. İleride ismimizin bir değeri olsun istiyorsak, girdiğimiz ortamlarda ilgiyle karşılanmak istiyorsak, biraz düşünceli davranmamız gerekiyor. Hıı tabi bunları yaptığınız zaman, popülerliğiniz biraz azalır. Ancak bir süre sonra mükafatını kat be kat alırız.

İnanıyorum!!

2 Ocak 2012 Pazartesi

Yüzsüz İnsan


Başlık biraz sert gözükebilir. Yani direk bir şahsa hitaben yazmıyorum bu yazımı fakat geçen gün gördüğüm bir fotoğraf karesi yüzünden böyle bir yazı yazmak istedim.


Fotoğrafı ilk gördüğümde çok etkilendim, belki farklı anlamlar çıkartılabilir ancak benim aklıma gelen şey, insanların ne kadar karakterli (!) olduğuyla ilgili.

Çevremizde onlarca kişi var, kimisi arkadaşımız, kimisi dostumuz - kardeşimiz. Kendimize göre bu kişileri sınıflandırmışız, güvendiklerimiz veya birşeyler paylaştıklarımız gibi. Peki neye göre sınıflandırdık? Hangi hareketleri bize ters geldi veya bizle uyum sağlayamadı?

Babam yıllar önce söylemişti bana, 'çok arkadaşın olsun ama az dostun olsun' diye...

Babamın bazı sözleri, söylendiği tarih itibariyle biraz anlamsız gelsede yani biz kabul etmesekte, yıllar geçtikçe okadar çok anlam kazanıyor ki. Hani bir nevi 'büyüklerin sözlerini dinleyin' lafıyla bire bir uyum sağlıyor.

Neyse, şimdi buraya babamın bize verdiği nasihatleri filan yazmak istemiyorum. Onlar benim aklıma kazınmış durumda ve elimden geldiğince uymaya, babamın dediklerini yerine getirmeye çalışıyorum.

Biz fotoğrafa geri dönelim. Neden onlarca tanıdığımız olmasına rağmen, 'kaç dostun var' sorusuna 1 yada 2 deriz? Neden güvendiğimiz insan sayısı, arkadaş sayımıza oranla daha düşüktür?

Bu sorulara herkesin kendince cevabı olabilir. O yüzden buraya kendi cevabımı yazıp, ön yargılı bir imaj yansıtmak istemiyorum ancak okuyanlar kendi benim bu sorularıma, kendilerince bir cevap verecektir. Çünkü ben bu 'dostluk' kavramında biraz hassasım. Güven konusu benim için çok önemli olduğu için sanırım ben daha katı yaklaşıyorum.

Özetle, çevremizdeki insanların bir kısmı, yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi evlerinden çıkmadan önce farklı bir kafa, maske takıyor. Yani farklı kişiliklere bürünüp bizlerin yanına geliyor. Biraz argo bir tabir olacak ama kimsenin ne mal olduğunu bilmiyoruz. Dolayısıyla bizler ne kadar içten olursak olalım, karşımızdaki kişiyle birşeyler paylaşmadan önce biraz düşünelim.

Dikkat edilmesi gereken bir konu!