Başlık biraz sert gözükebilir.
Yani direk bir şahsa hitaben yazmıyorum bu yazımı fakat geçen gün gördüğüm bir
fotoğraf karesi yüzünden böyle bir yazı yazmak istedim.
Fotoğrafı
ilk gördüğümde çok etkilendim, belki farklı anlamlar çıkartılabilir ancak benim
aklıma gelen şey, insanların ne kadar karakterli (!) olduğuyla ilgili.
Çevremizde onlarca kişi
var, kimisi arkadaşımız, kimisi dostumuz - kardeşimiz. Kendimize göre bu
kişileri sınıflandırmışız, güvendiklerimiz veya birşeyler paylaştıklarımız
gibi. Peki neye göre sınıflandırdık? Hangi hareketleri bize ters geldi veya
bizle uyum sağlayamadı?
Babam yıllar önce
söylemişti bana, 'çok arkadaşın olsun ama az dostun olsun' diye...
Babamın bazı sözleri,
söylendiği tarih itibariyle biraz anlamsız gelsede yani biz kabul etmesekte,
yıllar geçtikçe okadar çok anlam kazanıyor ki. Hani bir nevi 'büyüklerin
sözlerini dinleyin' lafıyla bire bir uyum sağlıyor.
Neyse, şimdi buraya
babamın bize verdiği nasihatleri filan yazmak istemiyorum. Onlar benim aklıma
kazınmış durumda ve elimden geldiğince uymaya, babamın dediklerini yerine
getirmeye çalışıyorum.
Biz fotoğrafa geri
dönelim. Neden onlarca tanıdığımız olmasına rağmen, 'kaç dostun var' sorusuna 1
yada 2 deriz? Neden güvendiğimiz insan sayısı, arkadaş sayımıza oranla daha
düşüktür?
Bu sorulara herkesin
kendince cevabı olabilir. O yüzden buraya kendi cevabımı yazıp, ön yargılı bir
imaj yansıtmak istemiyorum ancak okuyanlar kendi benim bu sorularıma,
kendilerince bir cevap verecektir. Çünkü ben bu 'dostluk' kavramında biraz
hassasım. Güven konusu benim için çok önemli olduğu için sanırım ben daha katı
yaklaşıyorum.
Özetle, çevremizdeki
insanların bir kısmı, yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi evlerinden çıkmadan
önce farklı bir kafa, maske takıyor. Yani farklı kişiliklere bürünüp bizlerin
yanına geliyor. Biraz argo bir tabir olacak ama kimsenin ne mal olduğunu
bilmiyoruz. Dolayısıyla bizler ne kadar içten olursak olalım, karşımızdaki
kişiyle birşeyler paylaşmadan önce biraz düşünelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder